top of page

Abdullah Akay

1930 yılında Bünyan'da doğdu. Dedesi müderris H. Hüseyin Efendi, babası ise kunduracı H. Hüseyin ustadır. Kayseri Sanat Enstitüsü motorculuk bölümünü bitirdikten sonra, silahlı kuvvetler İstihkâm Okulu’nda okuyarak astsubay olarak orduya katıldı. Çeşitli dergilerde şiirleri yayınlandı. Şiirlerini “Anıların Çığlığı, 1982” adlı kitapta topladı.

BAKIŞLAR

 

Çelik putrellerin, beton kolonların yükünü taşır omuzlar
Yumuşak bakışlı, iyi yürekli insanların uyuduğu saatlerde

Kuş tüyü kadar hafif kızlar geçer yollardan
Gülgün gözlü, tatlı dilli, sürmeli kızlar.
Bu dev yapıların gölgesindeki bulvarda…

 

Bir kadeh dolusu içki, yahut da bir lokma ekmek zaman.
Çiğnesen de yutacaksın, çiğnemesen de
Egzost gazları tıkar genizleri
Dudaklarda bir şeyler beklenir gelsin diye
Solgundur bizim semtte tüm çocukların benizleri.

 

Aşk mıdır, umur mudur, düş müdür yaşam
Yaz mıdır, kış mıdır bilinmez
Sıcak da, soğuk da kavurur bizi, 
Tayfun yıkar, meltem okşar
Bir ışık, bir arzu, yalnızlık akşam.

 

Dölekte mi yokuşta mı olalım
Eğri de, doğru da, kırık da hasta
Uzağı yakını kimden sormalı
Halıda da hasırda da yatılır
Sabahı yalnız beklemedi komşu park kanepeleri…


PENCERELER

 

Bir tatlı esinti gelir gecelerime
Bir bakışlık ışık
Bir nefeslik sabah
Bezir çıralarında islenmiş
İdare lambalarında yanmamış
Bir sevgi ki sessizlikte yıkanmış
Bilmediğimiz yöredeki tutsaklıkta geleceğimiz
Bir tepeden açılış boşluğa uzanan
Çırpı toprağı ile ağartılmış sekilerden
Yıldızlar görünür sırtüstü yatarken
Samanyolu’ndan birkaçı üstüme düşer
Ne yaprağın sarısı ne yeşili görünür
Bir tahta panjur, kışlar kar beyazı
Yağmurlar ki damla damla ta içime dökülen
Ekmek pişiren tandırımızın dumanı
Toprak damların tepeden açık yeri
Senden gelir bana doğanın bütün haberleri
Ve sonra
İnsanlar gelir geçer
Kimi düşünceli 
Kimi gülgün
Atlar geçer, arabalar
Mavice denizlere, yeşilce koylara bakan gözler
Eli yüzünde kaç bekleyiş sinmiş çerçevelere
Erken sabahta ilk ışıkla öpülen camlar
Maviliğini içmek için göklerin
El açmış sardunyalar
Yaşamın büyük tutkusu
Ölümün acı korkusu
İçime senden dolar…

BÜNYAN’IM

 

Şanlı Koramaz’da mağrur başın var
Nurdan sular saçan Pınarbaşı’n var
Bir de göz göz olan Kayabaşı’n var

    Mercimek’te taşın olam
    Eğriyıl’da peşin olam
    Şahsenem’de eşin olam

 

                Bünyan’ım

Bahçelerde bülbül sesi yükselir
Zümrüt bağlarından güzeller gelir
Senin güzelliğin elbet sevilir

    Ellerinde gülün olam
    Sularında gölün olam
    Kucağında ölün olam

 

                Bünyan'ım

 

Pırıl pırıl tatlı sular aktıkça
Yeşil elbisene çi,çek taktıkça
Taze gelin gibi bana baktıkça

 

    Velevi’nde sözün olam
    Güneş vuran gözün olam
    Billur billur gözün olam

                Bünyan'ım

bottom of page