top of page

LÜGATÇE

 

A

adû : düşman

ağmak : sarkmak

aleniyet : açıklık

a’māl : işler

Arasat : mahşer yeri

aşk-ı memnû : yasak aşk

B

bādî : sebep

bağban : (bahçevan) bahçıvan

Bākî : şair Bākî

bâlâ-yı ûlâ : en yüksek şeref sahibi (Allah)

bardak :çam ağacından yapılan ağzı oluklu su güğümü

bekā : devamlılık, kalıcılık

bendetmek : bende etmek, köle etmek, bağlamak

bîçâre : çâresiz

boruç : çömlek, testi

C

cânan : sevgili

cevāhir : cevher, mücevher

cıngrdak: zil

cihangir : dünyayı zapteden

Ç

çâre-saz : çare bulan

çeerdek : çekirdek

çoğ : çok

D

debdebe : büyük bir gösteriş, tantana

dehr : dünya

desem : güzel koku

dilşâd : gönlü şen, mutlu

dölek : düzlük, ova; doğru dürüst

döşürmek : toplamak

dürr : inci

E

elvan : renkli

efilemek : hafif hafif çırpınmak

F

fānî : geçici

figan : inleme

firkatlenmek : ruhen daralmak

ferişte :melek

filfili : ince

G

Gergeme : önceleri Bünyan’a bağlı bir köy. Şimdi Doğanlar Mahallesi oldu

godalak : ahenkli, uyumlu

güher : mücevher

H

hādî : şarkı söyleyen

halvet : tenha yer

haraç-mezat : açık artırmayla satma

hazan : sonbahar

hazinkâr : üzüntü veren

hereği : yüksek

hımar : eşek

hicap : utanma , sıkılma

himmet : gayret, çalışma, çabalama

hûb : güzel

hûbî : güzellik

hüsünkâr : güzellik veren

I

ılgıt : yavaş

İ

ihtiras şiddetli arzu, aşırı heves

inkisar : beddua

K

kasāvet ~ kasved : sıkıntı, gam, tasa

kat’ : kesme

kelli : gayrı, sonra

kelp : köpek

kepmek: göçmek, yıkılmak

kirkit : halı tarağı

kunya : künye, kişilik bilgileri kaydı

L

Lemyezel : bākî, kalıcı (Allah)

M

mah : ay

mātemkâr : mātem verici

melâke : melâike, melekler

menend : benzer, eş

menzil : erim

mezmerdek : mezgeldek, bir kuş türü

mihnet : sıkıntı, zahmet

muhannet : alçak kişi

muhit : çevre

mücrim : suçlu

mürayi : iki yüzlü

müştekî : şikâyetçi

N

nâdîde : çok değerli, görülmemiş

nâçar : çaresiz

nâmert : alçak, korkak

nan : ekmek

Nüsha-i zevāhir : parlak yazılar (Kur’an)

Ö

ökelenmek : kızmak, öfkelenmek

öklemek : hayvanı ayağından yere bağlamak

P

pend : nasihat, öğüt

pinnik : kümes

pür-melâl : üzüntü, sıkıntı dolu

püryân : (biryân) az suda pişirilip kızartılan et kebabı

poşa : çingene

R

rayha : rayiha, koku

Rezzak : rızık veren, Allah

S

sabā : sabahleyin gün doğusundan esen hafif rüzgâr

sadık : vefakâr, içten bağlı

salim : eksiksiz, sağ, korkusuz

saya : elbise, libas

sayyat : avcı

sekte : kesilme, durma

selim : kusursuz, doğru

ser : baş

seyh : çizgili elbise

sıdk : yürek temizliği, doğruluk

sitemkâr : zulmeden, haksızlık eden

soyka : ölüden arta kalan giysiler

Ş

şâdî : gönül ferahlığı

şahbaz : iri ve beyaz doğan kuşu; yiğit, şanlı, gösterişli adam

şahme : hoş

şahsanem : güzellerin şahı

şar : şehir

şavk : ışık

şefkat : acıyarak, esirgeyerek sevme

şep : şap

şevk : keyif, neş’e, sevinç

T

takrîr : anlatma, anlatış

talkın : fikir aşılama, kulağına koyma

tarumar : darmadağın

taret kâtibi : tahrirat katibi, zabıt kâtibi

tırsımak : diriliğini kaybetmek, pörsümek

türap : toprak

Ü

Üğrünmek : bir üzüntü veya bir acı karşısında öne arkaya veya sola sağa doğru hafif hafif sallanmak

V

vîrâne : yıkılmış yapı

vuslat : kavuşma

Y

yād : anma

yadırgı : yabancı

Z

zağar : küçük bir köpek türü

zahmarı : zemheri, karakış

zārî : ağlayıp sızlama

zay’etmek : zayi etmek, kaybetmek

zeker :erkek, erkeklik organı

zillet : alçaklık, aşağılık

bottom of page