top of page

Kayseri'de Bağ Mevsimi:


Eskiden Kayseri’de hemen herkesin bir bağı ve içerisinde de iyi – kötü bir evi vardı. Kayseri halkının bağcı olmasından dolayı da “Kayseri Takvimi” daha çok bağcılığa dayalıdır.

 

Mevsimi gelince bağı olanlar yazın sıcağını geçirmek için bağa çıkarlar. Bu büyük bir gelenektir. Bağa göçme mevsimi 15 Mayıs / 15 Haziran ; bağdan inme zamanı ise 15 Eylül / 15 Ekim tarihleri arasındadır.

 

Kayseri’deki bağ alanları Eskişehir, Kükürt, Opruk, Seygalan, Goyunbaba, Sesli, Öksüzkaya, Akkaya, Yazı, Karakaya, Zincirli, Karacaören, Merdivenli, Kızıltepe, Eşşek Meydanı (Işık Meydanı), Becen, Çay, Çömlekçi, Şakşak, Germir, Tavlusun, Gesi, Erkilet Beğendik, Belbaşı, Billur, Çağşak, Eğribucak, Gediris, Gülle, Haymana, İnecik, Kanlıyurt, Karadere, Kayadibi, Kergâh, Kulaklı ve Mahrumlar’da idi. O zamanki bağ evlerinde kapı, demirli pencere gibi korunma önlemleri yoktu. Örtme veya kurtağzı örtme denilen bir veya iki duvarı olmayan ve bağa açık evlerin önünde seki denilen yere yataklar serilir; tüm aile geceleri orada yatardı. Hali vakti yerinde olan aileler ise, Erkilet, Hisarcık ve Talas’taki  sayfiye evlerine göçerlerdi. Buralarda ise evler meyve ve çiçek bahçelerinin arasında olurdu.

 

Bağlarda yetişen meyve ağaçları genellikle kaysı, elma, armut, kiraz, vişne, erik, badem, dut, ceviz ve su kenarlarında gilaborudur.

 

Üzüm çeşitleri ise : kaba eldaş, ince eldaş, kara burcu, kara gevrek, dirmit, beyaz dirmit, gül üzümü, Şam üzümü, çavuş üzümü, razzaki, keçi memesi, buludu, hevenk, kara hevenk, gökçek, misket, şiredenlik ve kadın parmağı (parmak üzümü) dür.

 

Bağı olmayan aileler ise, çevredeki bağ semtlerinden mevsimlik bağ kiralarlardı. Ancak, bu bağların çoğunda su ve elektrik olmadığından, bağcılar bir çok sıkıntıyı da yaşamak zorunda kalırlardı. Bununla ilgili olarak aşağıdaki türkü bunun en güzel ifadesidir:

 

EĞRİBUCAK TÜRKÜSÜ        

 

Bir bağ tuttum da Eğribucaktan
Üzümü çabık yitti sarı sıcaktan   
(Yatılmıyor üvezinden sıcaktan)
Tırtır baba bunaltmadı yakacaktan
Kedefendi dolmuyu gaptı ocaktan  
(Kelleyi de it kaçırdı ocaktan)
Anşâlanı ergap soktu bacaktan

 

Temmuz sıcağında yanan bağcılar
Makarna suyuyunan yunan bağcılar

 

Çiftönü’nün çeşmesi harıl harıl akıyor
Gıraç bağcılar da pel pel bakıyor
İrezillik de diz boyuna çıkıyor

Temmuz sıcağında yanan bağcılar
Makarna suyuyunan yunan bağcılar

 

Gediğe vardım tenekenin ibiği delindi
Eve vardım avradın dıdığı eğildi
Niye suyu getirmedin diye darıldı

 

Temmuz sıcağında yanan bağcılar
Makarna suyuyunan yunan bağcılar

 

Akguyunun( Mahlenin) başında Palta’nın Sâli    
Bir(İki) eşşe ossuydu olurdu vali  
Avradının ayânda yarım şak (el kadar) nâli       
Mesārif torbası da  sırtında bağlı

 

Temmuz sıcağında yanan bağcılar
Makarna suyuyunan yunan bağcılar

 

 

Bağcılıkla ilgili türkülerden bir diğeri de Seygalan Bağları ile ilgilidir:


SEYGALAN BAĞI TÜRKÜSÜ


Bağcının gıtmiri gedikten ürer
Kediyinen avrat sefayı sürer
Uzak bağcılar da eşeği yorar

 

Elinden usandım Seygalan bağı
Sat desen satamam avradın malı

 

Altmış arşın guyuyunan bağın arası
Urganı kesti guyu ağızlığının yarası
Bağcılık dediğin Allah’ın belâsı

 

Elinden usandım Seygalan bağı
Sat desen satamam avradın malı

 

Bilmem nasıl olur yemeğin ehli
Avrat ısmalladı etinen pehli
Siftahsızım boğön yüreğim dağlı

 

Elinden usandım Seygalan bağı
Sat desen satamam avradın malı

 

NOT:

 

Türküde geçen “avradın malı” ifadesi genellikle doğru idi. Miras pay edilirken, şehirde bulunan ve değerli olan ev ve dükkânlar erkek evlada; maddî değeri olmayan bağlar da kız evlada verilirdi. Ama şimdilerde bu değer konusu tamamen tersine döndü. Bağ yerleri çok daha fazla değer kazandı.

 

Eskiden bağ mevsimi özellikle erkekler için yorucu olurdu. Vasıta olarak eşek, at ve arabadan başka nakil aracı yoktu. Oldukça uzak olan bağlardan sabahları şehre gelmek ve akşamları da bağa dönmek oldukça sıkıntılı olurdu. Bağın tadını yaşlılar, kadınlar ve çocuklar çıkartırlardı. Bunun içindir ki :

“Herif ile eşek çeker cefayı
Kadın ile köpek sürer sefayı”  

derler.

bottom of page