top of page

Kayseri ve Yöresindeki Türküler

Her yörenin olduğu gibi, Kayseri’nin de kendine özgü, buram buram aşk ve hasret yüklü türküleri vardır. Bu türkülerin büyük bir kısmı tüm yurt çapında bilinip söylense de, Kayseri’de bunların değişik varyantları vardır. Kayseri türkülerinden bazılarını şöylece sıralayabiliriz: 

Al bostancı bir bostan ver
Hastam var aman hastam var
Asmanın dibine gelmiş yosmam var
Sen olmasan beni burda ister var
İster var aman ister var

 

Aman efeler şu mahallede bir güzel
Devriyeler gelir gelir peşime düşer

Al bostancı bir bostan ver yiyeyim
Yiyeyim de bu diyardan gideyim
Nazlı yardan ayrı düştüm nideyim

 

Aman efeler şu mahallede bir güzel
Devriyeler gelir gelir peşime düşer

 

***

Adana’nın yolları taştan  (amman)
Sen çıkardın beni beni baştan
Hem anadan hem gardaşdan

 

Amman Adanalı canım Adanalı
Ben duramıyom sana dadanalı

Adana’nın yolları iki (amman)
Kaydı da gitti kunduramın teki
Bizim evde kaynana iki
Biri sansar diğeri de tilki

 

Amman Adanalı canım Adanalı
Ben duramıyom sana dadanalı

 

***

Karanfilim budama (amman)
Safa geldin odama
Hakikatli yar isen [Geldiyse yârim geldi]
Dünür gönder babama [Kimse koymam odama]    

 

Of of of al sana fındık fıstık
Çürük çıktı yâr

Karanfilim filfili (aman yavrum)
Nerden aldın bu dili
Bu dil buranın değil (aman yavrum)
İstanbul’un bülbülü

Of of of al sana fındık fıstık
Çürük çıktı yâr

***         

Karanfilim muşta muşta
Aldın aklım bir bakışta
Ha ferişte ha ferişte

Eli karanfilli gelin
Ah eli karanfilli gelin
Başı deste güllü yarim

 

Ben bir güvercin olsam
Çadırın başına konsam
Soyunup koynuna girsem

 

Eli karanfilli gelin        
Ah eli karanfilli gelin
Başı deste güllü yarim

 

Karanfil seni ezerler
Gerdana altın dizerler
Ah seni takınan güzeller 

Eli karanfilli gelin
Ah eli karanfilli gelin
Başı deste güllü yarim

Karanfilim tutam tutam
Arasına güller katam
Halen de yalnız yatam

Eli karanfilli gelin
Ah eli karanfilli gelin
Başı deste güllü yarim

Karanfilsin kararın yok
Gonca gülsün derenin yok
Güzel senin saranın yok

Eli karanfilli gelin
Ah eli karanfilli gelin
Başı deste güllü yarim

Yöresi : Bünyan

*** 

Asmalıdır evimiz leylim yâr
Yeni düştü sevgimiz leylim yâr
Sevda böyle giderse leylim yâr
Çatlar ölür birimiz leylim yâr

 

Leylim leylim leylosun leylim yâr
Her gün akşam böylolsun leylim yâr

 

Karanfilim sarkarım leylim yâr
Açılmaya korkarım leylim yâr
Yâr geliyor deseler leylim yâr
Hasta olsam kalkarım leylim yâr

 

Leylim leylim leylosun leylim yâr
Her gün akşam böylolsun leylim yâr

 

Kaleden iniyorum leylim yâr
Dön desen dönüyorum leylim yâr
Aşkından kibrit oldum leylim yâr
Üflesen sönüyorum leylim yâr
                
Leylim leylim leylosun leylim yâr
Her gün akşam böylolsun leylim yâr

 

***   

Aşlamayı aşladım (aman haydi de)
Yeni yeni sevdalara başladım
Bir güzelin uğruna (aman haydi de)
İşi gücü boşladım (aman)

 

A canım da naz eylediğin yeter (aman)
Şimdi de horozlar öter

 

Koca kuşu vurdular (aman haydi de)
Kanadını kırdılar (aman)
Ben buralı değilim (aman haydi de)
Bana tuzak kurdular (aman)

 

A canım da naz eylediğin yeter (aman)
Şimdi de horozlar öter


*** 

Değirmenin üstü yeşil ot olur of of ot olur of
Herkes sevdiğine yanar fetholur of fetholur of
El oğlu değil mi de iman kıt olur of kıt olur of

 

İmana gel kömür de gözlüm imana of imana
Hiç mi de bakman başımdaki dumana of dumana 

 

Değirmenin üstünde yeşil donanma of of donanma of
Gel sevdiğim el sözüne inanma of inanma
Benden başka yâr seversen gönenme of gönenme

İmana gel kömür de gözlüm imana of imana
Hiç mi de bakman başımdaki dumana of dumana

Yöresi : Pınarbaşı /Emeğil köyü

***    
Ayvanın irisine
Aman taş attım birisine
Aman haydi de taş attım birisine
Beni çoban etseler
Aman kızların sürüsüne
Aman haydi de kızların sürüsüne

 

Öylolsun da Şerif Hanım öylolsun amman
Bu yıllık da Şerif Hanım böylolsun amman

 

Dama çıkmış bir güzel
Aman damın etrafın gezer aman
Haydi de damın etrafın gezer amman
Elinde bir deste gül
Aman kendi gülünden güzel amman
Aman haydi de kendi gülünden güzel Amman

 

Öylolsun da Şerif Hanım öylolsun amman
Bu yıllık da Şerif Hanım böylolsun Amman

 

Arıstakda örümcek
Aman ölürüm görmeyincek 
Amman haydi de ölürüm görmeyincek amman
Bir dahi yar sevmeyim  amman
Aman aslına ermeyincek amman
Haydi de aslına ermeyincek amman

 

Öylolsun da Şerif Hanım öylolsun amman
Bu yıllık da Şerif Hanım böylolsun amman

*** 

Karşıda kuzu yerler / karşıda kuzu yerler
Biz de varsak ne derler / biz de varsak ne derler
Otursak biz de yesek / otursak biz de yesek
Şu şunu sevmiş derler / şu şunu sevmiş derler

 

Hay nenni nenni nenni dost nenni nenni nenni
Sevdalım yaktın beni sürmelim yaktın beni   

 

Karşıda harar durur / karşıda harar durur
Zülfünü tarar durur / zülfünü tarar durur
Kızın gönlü olursa / kızın gönlü olursa
Oğlanı arar bulur / oğlanı arar bulur

 

Hay nenni nenni nenni dost nenni nenni nenni
Sevdalım yaktın beni sürmelim yaktın beni

 

Karşıda Kürt evleri / karşıda Kürt evleri
Yayılır develeri / yayılır develeri
Oturmuş inek sağar / oturmuş inek sağar
Terliyor memeleri / terliyor memeleri

 

Hay nenni nenni nenni dost nenni nenni nenni
Sevdalım yaktın beni sürmelim yaktın beni

 

Karşıda oturanlar / karşıda oturanlar
Az derdim artıranlar / az derdim artıranlar
Bana bir yol gösterin / bana bir yol gösterin
Sevdadan kurtulanlar / sevdadan kurtulanlar

 

Hay nenni nenni nenni dost nenni nenni nenni
Sevdalım yaktın beni sürmelim yaktın beni

Yöresi : Bünyan  (sıktırma halayı)

*** 

 

Çubuğum yok aman yol üstüne uzatam
Takatim yok yâr yolunu gözetem
Menendin yok aman seni kime benzetem

 

Ört yârim yazmayı boylu boyunca
Ben saramadım eller sarsın doyunca

 

Altı ay yollarda ağlayıp gezer
Sırma saçlarını bağlayıp gezer
O güzel bağrımı dağlayıp gezer

 

Ört yârim yazmayı boylu boyunca
Ben saramadım eller sarsın doyunca

 

Bu yıl meyve çoktur dallar götürmez aman
Dağlar diken oldu kervan oturmaz
Buna sevda derler sitem götürmez aman

 

Ört yârim yazmayı boylu boyunca
Ben saramadım eller sarsın doyunca    

 

Yöresi : Develi

*** 


Dama attım değnekleri (yâr döne döne)
Kız ürküttün leylekleri (Ağam çelebi çelebi)
Taşlı bayır bağ olur mu (yâr döne döne)
Kara üzüm ağ olur mu (Ağam çelebi çelebi)
Komşu kızı sevenin (yâr döne döne)
Yüreğinde yağ olur mu (Ağam çelebi çelebi)

 

Yöresi : Bünyan

 

*** 

Devem yüksek atamadım urganı amman
Yâr yar amman
Üşüdükçe çek başına yorganı 
Amman amman aman develi

 

Sordum aslı nereli
Dedi İskendereli

 

Çek deveci develerin yokuşa amman 
Yâr yâr amman
Gül memeler bir birine tokuşa [Siyah perçem ak gerdana yakışa]
Amman amman aman develi

 

Sordum aslı nereli
Dedi İskendereli

 

Çek deveci develerin sulansın amman
Yâr yâr amman
Sulansın da akan çaylar bulansın 
Amman amman aman develi

 

Sordum aslı nereli
Dedi İskendereli

 

Yöresi : Develi

 

***

 

Zalim felek değirmenin döndü mü
Bağın bahçen sular ile doldu mu
Ben yaparım sen yıkarsın bendimi
Döne döne nöbet bize geldi mi beyler of

Yüce dağdan indirdiler al ile
Kollarımı bağladılar şal ile
Elin gönlü dünya dolu mal ile
Benim gönlüm suna boylu yâr ile beyler of

 

Yöresi : Bünyan

***  

Gara gara gazanlar nazlı yâr
Gara yazı yazanlar nazlı yâr
Cennet yüzü görmesin nazlı yâr
Aramızı bozanlar nazlı yâr

 

Dut ağacı dut verir nazlı yâr
Yaprağını gıt verir nazlı yâr
Ergen oğlan büyük gız nazlı yâr
Evlenmesi tat verir nazlı yâr

 

Dut ağacı merdivan nazlı yâr
Dibinde durdum divan nazlı yâr
Beni yârdan ayıran nazlı yâr
Ne din bulsun ne îman nazlı yâr

Yöresi : Pazarören / Pınarbaşı    

 

*** 

 

Talas altı Haymana da 
Kül oldum yana yana
İşte geldim gidiyom da
Oğluna gel kaynana

 

Aman Hamide’m bir tane
Bir de ben iki tane
Elindeki gülleri de 
Alalım birer tane

 

Çorabını ördüğüm de 
Ayda bir yol gördüğüm
Hasta dediler geldim de
Nasıl oldun sevdiğim

 

Aman Hamide’m bir tane
Bir de ben iki tane
Elindeki gülleri de 
Alalım birer tane

Yöresi : Talas

 

***  

Bahçası daşlı Şerif’im  aman aman
Gözleri yaşlı Şerif’im aman
Gözleri yaşlı Şerif’im aman
Mustafa’mı öldürdün aman aman
Alnı da dört kaşlı Şerif’im

 

Aman Şerif ne diyon aman aman
Bostanı bozdum gidiyom aman

 

Bahçaya su bağladım aman aman
Girdim de çıkdım ağladım
Eller yârim dedikçe aman aman
Bağrıma taşlar bağladım 

 

Aman Şerif ne diyon aman aman
Bostanı bozdum gidiyom aman
 

Yöresi : Bünyan

 

***  

Bahçe duvarından aştım
Sarmaşık güllere dolaştım
Öptüm sevdim helallaştım

 

Yanıyorum yanıyorum hele
Mayii oldum gonca güle
Acem şalı ince bele

 

Bir bakışta yaktın beni
Dert ile bıraktın beni
Yaktın beni yaktın beni

 

Yanıyorum yanıyorum hele
Mayii oldum gonca güle
Acem şalı ince bele

 

Yeter naz eyleme bana
Gel göreyim kana kana
Aşık oldum gülüm sana

 

Yanıyorum yanıyorum hele
Mayii oldum gonca güle
Acem şalı ince bele

 

***

   

Öldüm yalvarı yalvarı
Topuktan çekmiş şalvarı
Aman Adanalı canım Adanalı
Evde duramıyom sana dadanalı

 

Haydan olur huydan olur
Arap atı aman taydan olur
Bu güzellik soydan olur

 

Öldüm yalvarı yalvarı
Topuktan çekmiş şalvarı
Aman Adanalı canım Adanalı
Evde duramıyom sana dadanalı

 

Adananın bayırına
At koyverdim çayırına
Anan baban hayırına

 

Öldüm yalvarı yalvarı

Topuktan çekmiş şalvarı
Aman Adanalı canım Adanalı
Evde duramıyom sana dadanalı

 

***  


Kayalar kayalar yüksek kayalar
Kayanın ardında keklik yayalar
Yâr göğsün üstünde bergüzar durur
Gizli yâd ellerden nişan sayarlar

 

Hele hele şu yavrunun oynayışı
Irakıya meze yollayışı
Top zülüfünü tarayışı

 

Derya kenarında ceylan avlarım
Ben gönlümü altın tele bağlarım
Gül yârimin göçü yüklenmiş gider
Ardı sıra bakar bakar ağlarım 

 

Hele hele şu yavrunun oynayışı
Irakıya meze yollayışı
Top zülüfünü tarayışı

 

Yöresi : Bünyan 
            

*** 

Seher yeli her yellerin başısın
Sabah olsun tan yerleri ışısın
Çiğ düşsün de gül memeler üşüsün

 

Yârin ağ göğsünü döğ seher yeli
Sen de muradına er seher yeli

 

Nasıl methedeyim sultanım seni
Gidersen Bünyan’a da var seher yeli
Ne söyler sultanım bir haber getir

 

Yârin ağ göğsünü döğ seher yeli
Sen de muradına er seher yeli

 

Benim yârim güzellerin esmeri
Gādir Mevlâm bu sevdadan kes beni
İlet yârin kapısına as beni

 

Yârin ağ göğsünü döğ seher yeli
Sen de muradına er seher yeli

 

Benim yârim güzellerin hurisi
Bilemedin benim yârim hangisi

 

Orta boylu da karayağız kendisi

Yârin ağ göğsünü döğ seher yeli
Sen de muradına er seher yeli

 

Yöresi : Bünyan 

***

,

Taşa basma iz olur
Kız kunduran toz olur
Gündüz gelme gece gel
Eller duyar söz olur

 

A benim de kınalı da kekliğim aman
Yollarını nerelerde bekleyim aman

 

Taşa basma tanırlar
Seni yolcu sanırlar

Zaten bende talih yok
Seni benden alırlar

 

A benim de kınalı da kekliğim aman
Yollarını nerelerde bekleyim aman

 

***

 

Odaları kadaklı
Çıraları budaklı
Ben sana varır mıyım
Anan deve dudaklı
Hey lili yâr lili lili

 

Kişe tavuğum kişe
Köşelere gün düşe
Kaynana tuzak kurmuş 
İnşallah kendi düşe
Hey lili yâr lili lili

 

Câmileri kilimli
Tut kaynana dilini
Şimdi oğlun gelince
Kırar kambur belini
Hey lili yâr lili lili

 

Damda çayır yolarım
Parmağıma dolarım
Çok söyleme kaynana
Saçlarını yolarım
Hey lili yâr lili lili

 

Yöresi : Bünyan

***

Kadifeli yastık kadifeli yorgan yer yumşak
Emmim oğlu yanıma geldi bir uşak
Öpmesi yok sevmesi yok konuşak

 

Ana beni niye verdin çocuğa
Oynar oynar taş doldurur kucağa

 

Sabah olur papuçunu giyemez
Akşam olur yemeğini yiyemez
Karanlıkta yatağını bulamaz

 

Ana beni niye verdin çocuğa
Oynar oynar taş doldurur kucağa

 

Sabah olur çocuk gider oyuna
Oynar oynar kum doldurur koynuna
Beni verenlerin vebal boynuna

 

Ana beni niye verdin çocuğa
Oynar oynar taş doldurur kucağa

 

Yöresi : Bünyan 

 

***

 

Garadır kaşların ela getirir
O güzellik başa bela getirir
O kaşınan o göz sende var iken
Ölmüş ölüleri dile getirir

 

Evlerinin önü bir kötü yokuş
Gız kurban olurum o nasıl bakış
Halının üstüne döktüğün nakış
İlm’atan eline gurban olurum

 

Güzele söyleyin aksın durulsun
Toprakları garış garış yarılsın
Herkes sevdiğine sıkı sarılsın
Ahirette sorgu sual yoğimiş

Yöresi : Bünyan 

***


Fırın üstünde fırın
Giden askerler durun
Şu gelen dayımın oğlu
Altın sandalye koyun

 

Dayımın oğluna vay
Sarılsam boynuna vay

Yanarım uğruna hey
Dönerim uğruna hey

 

Fırın üstünde kürek
Ne efilersin yürek
Dayım oğlu dururken
El oğlu neme gerek

 

Dayımın oğluna vay
Sarılsam boynuna vay
Yanarım uğruna hey
Dönerim uğruna hey

 

Fırın üstünde bakır
Yosmam gözlerin çakır
O çakır gözlerine de
Kurban olsun bu fakir 

 

Dayımın oğluna vay
Sarılsam boynuna vay
Yanarım uğruna hey
Dönerim uğruna hey


***  


Erciyes kralı harmancık yurdu (hele yâr yurdu)
Nic'oldu dağların aslanı kurdu (hele yâr kurdu)
Ara yerde kaldı hacılar yurdu (hele yâr yurdu)
Elin seni istiyor gel Kozanoğlu (gel Kozanoğlu)

 

Yâr gelir de yaylasına inerdi (hele inerdi)
Varsak gelir etrafında dönerdi (hele dönerdi)
Ha deyince beş yüz atlı binerdi (hele binerdi)
Elin seni istiyor gel Kozanoğlu (gel Kozanoğlu)

 

Çadırın ardında maya kuzular (hele kuzular)
Yanı yöresinde çağlar sızılar (hele sızılar)
Elin, aşiretin seni arzular (hele arzular)
Elin seni istiyor gel Kozanoğlu (gel Kozanoğlu)

 

Kozan geldi iskeleye dayandı (hele dayandı)
Kılıcın kabzası kana boyandı (hele boyandı)
Maaşımız binbeşyüze dayandı (hele dayandı)
Elin seni istiyor gel Kozanoğlu (gel Kozanoğlu)  
 

(Yöresi : Efkere köyü)

 

*** 

 

Çarşıya vardım erikten aldım
Yârin haberini Everek’ten aldım

 

O yâr uzun boylu ben kısa kaldım
Nideyim nideyim nerelere gideyim
O yâr camdan bakıyor ben nasıl edeyim

 

Çarşıya vardım armuttan aldım
Yârin haberini Mahmut’tan aldım

 

O yâr uzun boylu ben kısa kaldım
Nideyim nideyim nerelere gideyim
O yâr camdan bakıyor ben nasıl edeyim

 

Çarşıya vardım kayısıdan aldım
Yârin haberini dayısından aldım

O yâr uzun boylu ben kısa kaldım
Nideyim nideyim nerelere gideyim
O yâr camdan bakıyor ben nasıl edeyim

 

Çarşıya vardım kestaneden aldım
Yarin haberini postaneden aldım

 

O yâr uzun boylu ben kısa kaldım
Nideyim nideyim nerelere gideyim
O yâr camdan bakıyor ben nasıl edeyim

 

Yöresi : Develi

***

 

Erkilet güzeli bağlar bozuyor 
(amanın aman ben yandım aman)
Kirpikleri kalem olmuş yazıyor
(canım canım)

 

Tek tek basaraktan
Bade süzerekten
İnci dizerekten
Gel canım gel aman

 

Cevizin yaprağı dal arasında 
(amanın aman ben yandım aman)
Severler güzeli bağ arasında 
(canım canım)

 

Tek tek basaraktan
Bade süzerekten
İnci dizerekten
Gel canım gel aman

 

Hey ağalar ben bir hata işledim 
(amanın aman ben yandım aman)
Elma sanıp al yanağı dişledim

(canım canım)


Tek tek basaraktan
Bade süzerekten
İnci dizerekten
Gel canım gel aman

 

Erkilet günaydır gölge basma mı 
(amanın aman ben yandım aman)
Şuç’olan yiğidi beyler asma mı 
(canım canım)
[Benim sevdiceğim senden yosma mı]

Tek tek basaraktan
Bade süzerekten
İnci dizerekten
Gel canım gel aman        

 

Yöresi : Erkilet

*** 

Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
Bugün posta günü canım sıkılır
Ellerin mektubu gelmiş okunur
Benim yüreğimi hançer sokulur
Sokulur amman amman amman amman

 

Şu karşıki dağda bir top kar idim

Yağmur yağdı ılgıt ılgıt eridim
Evvel yârin sevdiceği ben idim
Şimdi uzaklardan bakan ben oldum
Ben oldum amman amman amman amman

 

*** 


Keten gömlek fifili nineler
Nerden aldın bu dili nineler

    

Aman aman nineler
İncelekten un eler
Nazlı yarini görmüş
Düz yollarda sendeler

 

Bu dil buranın değil nineler
İstanbul’un bülbülü nineler

 

Aman aman nineler
İncelekten un eler
Nazlı yarini görmüş
Düz yollarda sendeler

Keten gömlek murayı nineler
Satınm’aldın burayı nineler

 

Aman aman nineler
İncelekten un eler
Nazlı yarini görmüş
Düz yollarda sendeler

 

Çok salınma sevdiğim nineler
Sana vermem burayı nineler

 

Aman aman nineler
İncelekten un eler
Nazlı yarini görmüş
Düz yollarda sendeler

 

Yöresi : Bünyan    

 

*** 


Şu dağları aşmalı çifte camız koşmalı
Yâr askere gidince ah suna boylum yörü
Kiminen konuşmalı öldürüyon beni

 

Yâr yörü yörü gız yörü yörü sallanmanın yeri
Gız nişanlın geliyor kostak kostak yörü

 

Poşunu eğdirmişsin kaşına değdirmişsin
Pek de güzel değilsin Navruz gelin yörü
Kendini sevdirmişsin öldürdün beni

 

Yâr yörü yörü gız yörü yörü sallanmanın yeri
Gız nişanlın geliyor kostak kostak yörü

 

Ekine firez derler güzele beyaz derler
Her kime derdim yansam da Navruz gelin yörü
Yana yana gez derlerde öldürdün beni

 

Yâr yörü yörü gız yörü yörü sallanmanın yeri
Gız nişanlın geliyor kostak kostak yörü

 

Asmada yeşil yaprak başında kara papak
Sarılalım yatalım da Navruz gelin yörü
Sonumuz kara toprak öldürüyon beni

 

Yâr yörü yörü gız yörü yörü sallanmanın yeri
Gız nişanlın geliyor kostak kostak yörü

 

Oğlan kakilin ne çok şapkayın altına sok
Şu nazardan korkman mı da Navruz gelin yörü
Nazarın işleri çok öldürüyon beni

 

Yâr yörü yörü gız yörü yörü sallanmanın yeri
Gız nişanlın geliyor kostak kostak yörü

 

Şu dağların karı var hep ellerin yârı var
Sen ağlama sevdiğim de Navruz gelin yörü
Ben ağlasam yeri var öldürüyon beni

 

Yâr yörü yörü gız yörü yörü sallanmanın yeri
Gız nişanlın geliyor kostak kostak yörü

Yöresi : Bünyan

*** 

Çadırına vardım elinde küğlek
Sıvamış kolları ne beyaz bilek
El ele verek de gel bize gidek

 

Ver gelin elmayı ben gider oldum
Sılayı vatanı terk eder oldum
    
Çadırına vardım çadırı kıldan
Yüzünde poşusu yanağı gülden
Ölürüm ayrılmam gül yüzlü yardan

 

Ver gelin elmayı ben gider oldum
Sılayı vatanı terk eder oldum

Yöresi : Bünyan


***

 

(Bozlak)

Çıkıp çıkıp Kayabaşı’n gezmeli
İnip Şahsanem’de bade süzmeli
Anam hep kara çarlı da sarı yazmalı
Güzelleri burdan geçer Bünyan’ın

 

Bünyan’ın önünde Bük’ün deresi
Çok yalvardım vermedi de dedesi
Kayapınar yolu gelin kız dolu
Güzelleri burdan geçer Bünyan’ın

 

Büklüm büklüm olmuş  Başgöl’ün yolu
Vel’evine dökülür içilmez suyu
Arap atına da benzer güzelin huyu
Güzelleri burdan geçer Bünyan’ın

 

Yöresi : Bünyan  

 

***

 

(Kına Türküsü)
 

Elekten elen kınamı
Bağlayın soyka valamı
Çağırın gelin anamı
İşte koyup gidiyorum

 

Gidiyorum elinizden
Kurtulayım dilinizden
Yeşil başlı ördek olsam
Bir su içmem gölünüzden
 

Tuz kabını tuzsuz koyan
Böyüg evi ıssız koyan
Anasını kızsız koyan
İşte koyup gidiyorum

Esvap yuduğum pınarlar
Yuyup erdiğim duvarlar
Vakti gelince kovarlar
İşte koyup gidiyorum
 

Yöresi : Bünyan


***

Of ooof
Akşam aşıp gidiyor
Fikrim şaşıp gidiyor
Ela gözlü sevdiğim
Dağları aşıp gidiyor keklik

Aman keklik yaman keklik
Çil keklik aman
Çık dağların başına da
Öt keklik aman
Gak gak gubalak 
Gubalak gubalak
Öt keklik aman

 

Of ooof
Akşam harede kaldı
Fitil yarede kaldı
Ela gözlü sevdiğim
Bilmem nerede kaldı keklik

 

Aman keklik yaman keklik
Çil keklik aman
Çık dağların başına da
Öt keklik aman
Gak gak gubalak 
Gubalak gubalak
Öt keklik aman

Yöresi : Bünyan

 

*** 

Ey sevdiğim artık yeter
Bana yosma bakışın var
Ateşlerden daha beter
Aşıkları yakışın var

 

Erdin güzellik çağına
Bağladın zülfün bağına
Beni hüsnün ayağına
Nal mıh gibi çakışın var

 

Güzel senin hüsnün sebep
Olup gören eyler talep
Cennetten mi çıktın acep
Tavus gibi nakışın var

 

Güzellerin pek gencisin
Seyrânî’ye birincisin
Aşk ipine, zevk incisin
Güzel delip takışın var       

 

(Yöresi : Develi – Seyrânî)

 

***

Fadime’m süslü gezer Fadime’m
Ayağı mesli gezer Fadime’m 
(canlar yakan Fadime’m)
Fadime’msin benimsin Fadime’m
Ciğerimsin canımsın Fadime’m 
(evler yıkan Fadime’m)
Su başında ağlama Fadime’m
Ciğerimi dağlama Fadime’m 
(mecnun bakan Fadime’m)

*** 

Gine yeşillendi de ağam aman Germir bağları hey
Bakarım erimez erimez dağların karı hey
Bergüzar yollamış da ağam aman ellerin yâri hey

 

Saçını boynuma boynuma ağam aman dolar ağlarım hey
Verseler yârimi yanıma güler oynarım hey
Arabaya taş koydum ben bu yola baş koydum
Seni gelecek diye sol yanımı boş koydum

 

Gine güz geldi de ağam aman ağaçlar gazel
Ötüşür bülbüller bülbüller dertlerim artar hey
Örtün yorganımı da ağam aman değmesin nazar hey

 

Saçını boynuma boynuma ağam aman dolar ağlarım hey
Verseler yârimi yanıma güler oynarım hey
Arabaya taş koydum ben bu yola baş koydum
Seni gelecek diye sol yanımı boş koydum

 

Gine güzler geldi de ağam aman yollar işledi hey
Gözüm yaşı durmuş iken aman yine başladı hey
Benim suna boylu yârim nerelerde kışladı hey

 

Saçını boynuma boynuma ağam aman dolar ağlarım hey
Verseler yârimi yanıma güler oynarım hey
Arabaya taş koydum ben bu yola baş koydum
Seni gelecek diye sol yanımı boş koydum
 

Yöresi: Germir    

***


Evlerinin önü de çevirme çardağı 
Çevirme de çardağı
Yâr elinde gezdiriyor bâdeleri bardağı
Yâr elinde gezdiriyor mezeleri bardağı
Nazlı yârin kokusu misk ü amber gül yağı
Misk ü amber gül yağı

 

Ağlama da kömür gözlüm yüreğim de yaralı
Beni bir taze gelin vurdu on parmağı kınalı

 

Evlerinin önü aman iğde ağacı 
Yandım iğde ağacı
Dökülür de yaprakları aman kalır ağacı
Eşinden ayrılanın aman nedir ilacı
Yandım nedir ilacı 

Ağlama da kömür gözlüm yüreğim de yaralı
Beni bir taze gelin vurdu on parmağı kınalı

***

 

Sarı çiçeğinen de donandı dağlar
Yeşil yaprağınan şen oldu bağlar
Ebrişim yazmayı da al fese bağlar

Ah neyleyim aramızda dağlar var
Seni orda beni burda eyler var

Vardım baktım ceviz altı döşeli
Yanım belim ilaç doldu şişeli
Alt’ay oldu ben bu derde düşeli

Ah neyleyim yârim ellere yâr oldu
Dünya bana zindan oldu dar oldu
            

*** 


Yeşil ipek bükeyim aman aman
Derdimi kimlere dökeyim amman
Sen salın gez nazlı yâr aman aman
Ben kahrını çekeyim amman    

Amman amman ammanın
İlli dost amman
Kalbi de düşman 
Dili dost amman

 

Yeşil ipek sırmadan aman aman
Aç kapıyı kırmadan amman
Usul usul bas da gel amman aman
Cümle âlem duymadan amman

 

Amman amman ammanın
İlli dost amman
Kalbi de düşman 
Dili dost Amman

 

Yeşil ipek filizi aman aman
Kim bilir kalbimizi amman
Esti bir hafif rüzgâr aman aman
Ayırdı ikimizi amman

 

Amman amman ammanın
İlli dost amman
Kalbi de düşman 
Dili dost amman


*** 

Dere boyu gidelim Naciye’m
Goyun guzu güdelim
İkimizi görmüşler Naciye’m
Nasıl inkâr edelim

 

İlimonum portakalım burda kalalım
Senin için ısmarladım gelir bakalım

Sap benden keser benden Naciye'm
Gitmiyor eser benden
Keserse Allah keser Naciye'm
Kim keser seni benden

İlimonum portakalım burda kalalım
Senin için ısmarladım gelir bakalım

*** 

Oduncular dağdan odun endirir
Yüğrük sular değirmeni döndürür
Kız oğlanın sulağını kandırır

 

Hayıflar zulumlar şahme benlimiz
Bu yıl pek zulum var yedi benlimiz

 

Şahme benlim bu yıl burda kışlasın
Has gülün yerine diken aşlasın
Küçücük yavruyu Hakk bağışlasın

 

Hayıflar zulumlar şahme benlimiz

Bu yıl pek zulum var yedi benlimiz

 

Yöresi : Bünyan (omuz halayı)


***

Kırlangıçlar yüksek yapar yuvayı
İner düz ovaya sürer safayı
Var git oğlan var git sana yâr olmam
Anandan babandan inkisar almam

Arabaya taş koydum
Ben bu yola baş koydum
Bir kötünün yüzünden
Adımı serhoş koydum

Kırlangıçlar yüksek uçar havada
Yavruları yem bekliyor aman yuvada
Var git oğlan var git sana yâr olmam
Anandan babandan inkisar almam

 

Arabaya taş koydum
Ben bu yola baş koydum
Bir kötünün yüzünden
Adımı serhoş koydum


*** 

Aşağıdan gelir hozalı gelin
Topla fistanını toz olur gelin
Kaldırsam peçeni baksam yüzüne
Eller arif olmuş söz olur gelin

 

Vay beni beni de yaralar beni
Gece uyutmuyor sevdalar beni

 

Yüce dağ başında yayılan atlar
Yârimin yanına varmasın yadlar
Mezarın üstüne dikilen otlar
Sızlıyor her yanım yâr diye diye

Vay beni beni de yaralar beni
Gece uyutmuyor sevdalar beni

*** 

 

Dağdan yuvarlandı kayalarımız
Gam ile yoğruldu mayalarımız
N'ola taş doğuraydı analarımız

 

Mektupların dizime de kaküllerin yüzüme
Ne dedim de darıldın hiç bakmıyon yüzüme

 

Çarşıdan aldım da allı yaşmağım
Gelin olduğuma ben de pişmanım
Kayseri’nin bir yarısı düşmanım

 

Mektupların dizime de kaküllerin yüzüme
Ne dedim de darıldın hiç bakmıyon yüzüme

Çarşıdan aldım da el kadar astar
Nerde güzel görsem kocası asker
Asker kadınları yârini ister

Mektupların dizime de kaküllerin yüzüme
Ne dedim de darıldın hiç bakmıyon yüzüme

Yöresi : Bünyan

*** 

Akşamdan başladı tipi
Ayağında halı ipi
Acep götürdü mü tilki
Bizim tavığı gördünüz mü

Çay içerdim demli demli
Yem atardım nemli nemli
Elbaşı’dan Osman Emmi
Bizim tavığı gördünüz mü

 

Üçü tavık biri horuz
Nasıl yedin bire doňuz
Ağcalı’dan Hacı Yunus
Bizim tavığı gördünüz mü

 

Yakın Girveli’nin yolu
Getiririm garagolu
Hassa’dan Mulla’nın oğlu
Bizim tavığı gördünüz mü

 

Akşamdan içirdim ayran
Ötüşüne oldum hayran
Güllüce’den Deli Bayram
Bizim tavığı gördünüz mü

 

Yayık yaydım oldu hekir
Onu yedi bizim tekir
Bünyan’dan da Haydar Bekir
Bizim tavığı gördünüz mü

 

Bu gün günlerden de Salı
N’olacak milletin hali
Kayseri’de koca vali
Bizim tavığı gördünüz mü

 

Samanlıkta belli yerin
Sözlerimi sana derim
Angara’da Nihat Erim
Bizim tavığı gördünüz mü
 

Yöresi : Bünyan

***

Nallı kır atıma yol mu dayanır
Asker uşakları (kız anam) erken uyanır
Bünyan uşağına can mı dayanır
Doğurmaz olaydın (kız anam) başım belalı

Evlerinin önü çevirme de çardağı
Kız elinde gezdirir ırakı da bardağı
Senden ırakısı benden anam konyağı
Doğurmaz olaydın (kız anam) başım belalı

 

Yöresi : Bünyan


***


Kalenin bayır düzü
Mevlâ’m ayırdı bizi
Ananın aklı olsa
Evlendirirdi bizi

Kapıdan bacadan
Kapıdan bacadan aş da gel
Nişanlına küs de gel

Hoppa şina şinanay şinanay nay
Şinanay nay yârim şinanay nay


*** 

Kalenin burcuna da amanın
Taş ben olayım
Yâr yüzük döktürmüş de amanın 
Kaş ben olayım

 

Gadaların alayım Şabanım
Kulun kölen olayım civanım

Seni nerde bulayım amanın

 

Kalenin burcuna da amanın
Ekerler darı
Ekerler biçerler de amanın
Ederler kârı amanın

 

Gadaların alayım Şabanım
Kulun kölen olayım civanım
Seni nerde bulayım amanın

 

Kalenin burcuna da amanın
Çıkar güzeller amanın
Çıkma yükseklere de amanın
Görmesin eller amanın

 

Gadaların alayım Şabanım
Kulun kölen olayım civanım
Seni nerde bulayım amanın


*** 

 

Nar ağacı ulam ulam
Yâr yitirdim nerelerde bulam
Beş yüz askerin içinde
Ağam kaşlarından bilem

Edana edana da
Mail oldum sedana
Ne dedim de darıldın
Gelmiyorsun odama

Nar ağacı nar ağacı
Narın yaprağından acı
Bu derdi ben senden aldım
Sensin derdimin ilacı

Edana edana da
Mail oldum sedana
Ne dedim de darıldın
Gelmiyorsun odama

Nar ağacı nar değil mi
Ela gözlü de yâr değil mi
Ben sevdim eller aldı da
Bu da bana ar değil mi

Edana edana da
Mail oldum sedana
Ne dedim de darıldın
Gelmiyorsun odama

 

*** 


Altunu bozdurayım         
Galice fotinli gelin
Gerdana dizdireyim        
Galice fotinli gelin

 

İpek mendil değilsin        
Galice fotinli gelin
Cebimde gezdireyim        
Galice fotinli gelin

 

Evleri görünüyor        
Galice fotinli gelin
Gönüldür yeriniyor        
Galice fotinli gelin

 

Çekilecek dert değil        
Galice fotinli gelin
Mevlâ’m sabır veriyor    
Galice fotinli gelin

 

Evleri uçta yârim        
Galice fotinli gelin
Ver bana müjde yârim    
Galice fotinli gelin

 

Bastığın topraklara        
Galice fotinli gelin
Kılayım secde yârim        
Galice fotinli gelin


*** 


Gapıları gatıran
O yâr beni batıran
Sen değil misin beni
Mapuslarda yatıran

 

Aman aman aman kalk gidelim
İdareyi feneri yak gidelim
Emmin dayın görmeden
Edirafa bak gidelim

 

Gapıları ganatlı
O yâr elma yanaklı
Bir sen söyle bir de ben
Bakalım kimdir haklı

 

Aman aman aman kalk gidelim
İdareyi feneri yak gidelim
Emmin dayın görmeden
Edirafa bak gidelim

*** 


Kapı ardına ası asıvermiş eleği
Yangın olur âşıkların yüreği
Aman yüreği
Benim yârim annesinin meleği

 

Yan yana fistan dillere destan
Olalı aman aman olalı

Kapı ardına ası asıvermiş çıkrığı
Oyun havasına büker ipliği
Aman aman ipliği

Benim yârim annesinin kekliği

Yan yana fistan dillere destan
Olalı aman aman olalı

 

*** 


Birer birer aldım tükenmez sandım
Anneme babama duyurmaz sandım
Yaprak için gelin kovulmaz sandım

 

Eşkilice mayahoşu dolmayı gelin
Nasıl yedin bir tencere dolmayı gelin

 

Sabahtan oturdum yaprak sarmaya
Kaynanam gitti de su doldurmaya
Yaprak seni değişmem ben hurmaya

 

Eşkilice mayahoşu dolmayı gelin
Nasıl yedin bir tencere dolmayı gelin

 

İndim baktım bahçemizde badem var
Çok salınma karşımızda adem var
Seni benden beni senden eden var

Eşkilice mayahoşu dolmayı gelin
Nasıl yedin bir tencere dolmayı gelin


*** 

 

Şu dereden kuş uçtu
Kanadı yere düştü
Ağla gözlerim ağla
Ayrılık bize düştü

 

Yağmur yağar daneler
Başıma geldi neler
Ölürse çoklar ölsün
Sağ olsun bir taneler

 

Hadi yavrum gül peri
Yavaş yavaş gel beri
Elindeki gülleri
Birer birer ver beri

*** 


Horozumu kaçırdılar
Damdan dama aşırdılar
Suyuna da pilav pişirdiler
Geh bili bili bili çil horozum

 

Horozumun beş pençesi
Tavukların eğlencesi
Evde boş kaldı kümesi
Geh bili bili bili çil horozum

 

Horozum da yağlı idi
Kümesine bağlı idi
Çil tavuğun oğlu idi
Geh bili bili bili çil horozum

*** 

Sebep mezarında yosunlar bitsin vay bitsin
Yılanlar çıyanlar mekânın tutsun sebep sebep
Viran olsun yurdun baykuşlar ötsün vay ötsün
Kimsesiz ellerde kalasın sebep sebep

 

Evin yıkılsın sebep belin bükülsün sebep
Dalında baykuş ötsün gülün dökülsün sebep

 

Yekin yekin kalkamaz ol yerinden 
Ayrılasın sahibinden sevinden
Ah ettikçe ben tutayım elinden
İki yüzün kara olsun vay sebep

 

Evin yıkılsın sebep belin bükülsün sebep
Dalında baykuş ötsün gülün dökülsün sebep

 

Nere gitsem geldin girdin kanıma
Derman bulunmasın gizli yarana
Hep senin uğruna döndüm vereme
Bana ettiğini bulasın sebep sebep

 

Evin yıkılsın sebep belin bükülsün sebep
Dalında baykuş ötsün gülün dökülsün sebep

 

*** 

 

Posta yollarını dolanıyorum (aman)
Yitirdim yârimi aranıyorum (aman)
Ağam selamına güveniyorum (aman)
[El kadar mektuba güveniyorum]

 

Ya sen gel buraya ya ben varayım (aman)
Elmas kadehleri ben doldurayım (aman)

 

Verdiğin yazmayı ateşte yaktım (aman)
Geleceksin diye yollara baktım (aman)
Deli çaylar gibi çağlayıp aktım (aman)

 

Ya sen gel buraya ya ben varayım (aman)
Elmas kadehleri ben doldurayım (aman)

 

Bu yıl meyve çoktur dallar götürmez (aman)
Dağlar diken oldu kervan oturmaz (aman)
Benim gönlüm yufka sitem götürmez (aman)

 

Ya sen gel buraya ya ben varayım (aman)
Elmas kadehleri ben doldurayım (aman)

 

*** 


Kırlangıçlar aman yüksek yapar yuvayı
İner düz ovaya aman sürer sefayı

 

Var git oğlan var git sana yâr olmam
Anandan babandan aman inkisar almam

 

Arabaya taş koydum ben bu yola baş koydum
Bir kötünün yüzünden adımı serhoş koydum

 

Kırlangıçlar aman yüksek uçar havada
Yavruları yem bekliyor aman yuvada

 

Var git oğlan var git sana yâr olmam
Anandan babandan aman inkisar almam

 

Arabaya taş koydum ben bu yola baş koydum
Bir kötünün yüzünden adımı serhoş koydum

 

*** 

 

Maraş’tan kına gelinim Maraş’tan kına
Okkası ona gelinim okkası ona
Sevdiğim suna gelinim sevdiğim suna

 

Sen sefa geldin gelinim kınan kutl'olsun
Yarenin yoldaşın ağzın tatl'olsun

 

Maraş’tan atlas gelinim Maraş’tan atlas
İğneler batmaz gelinim iğneler batmaz
Yar sensiz yatmaz gelinim yar sensiz yatmaz

 

Sen sefa geldin gelinim kınan kutl’olsun
Yarenin yoldaşın ağzın tatl’olsun

 

Yöresi: Sarız / Yeşilkent
    

***


Kestanenin irisi
Ben yandım aman
Geçti güzel sürüsü
Sürüsünden fayda yok
Tombul bilekli gelin
Yaktı beni birisi

 

Kestaneyi budarlar
Ben yandım aman
Şıvgın sürmesin diye
Bizi burdan kovarlar
Kaşlar karalım aman
Güzel sevmesin diye

 

Mendilim benek benek
Ben yandım aman
Ortası çarh-ı felek
Yazı beraber geçirdik
Kaşlar karalım aman
Kışın ayırdı felek

 

*** 

 

Kekliğimin kafesi
Gül kokuyor nefesi
Eşine kavuşursa
Uzun olur sefası

 

Gel gel gubalak
Dön dön şıbalak
Şıbalak şıbalak vay
Çık dağların başına da 
Öt keklik amman

 

Keklik kumda yayılır

Kanatları sayılır
Çıkmış kayaların başına
Arkadaşını çağırır

 

Gel gel gubalak
Dön dön şıbalak
Şıbalak şıbalak vay 
Çık dağların başına da 
Öt keklik Amman

 

Kekliğim şeker gelir
Tüyünü döker gelir
Hakikatli yâr olsa
Dağları söker gelir

 

Gel gel gubalak
Dön dön şıbalak
Şıbalak şıbalak vay
Çık dağların başına da 
Öt keklik Amman
 

GESİ BAĞLARI

Ulaşımın ve haberleşmenin çok zor olduğu dönemlerde, Gesi’ye gelin gelen bir kızın çektiği eziyet ve acılar dile getirilir GESİ BAĞLARI türküsünde. 


Gelinimiz, Kayseri'de yaşamaktadır. Küçük yaşta babasını kaybetmiş, kardeş ekmeği ile büyümüştür. Kendi evinde bile mutlu olamayan kız, ağabeyinin ısrarı üzerine evlenip, Kayseri'ye 20 km. mesafedeki  Gesi’ye gelin geldikten sonra da kaynana ve koca zulmünden kurtulamaz. O zamanda 20 km. ulaşım için çok uzak bir mesafedir. Araç yok, yaya gelip gitmek ise kadınlar için hayaldir. Anasına karşı duyduğu özlemse, günden güne artmaktadır. Gesi bağlarının üzerindeki bir kayaya oturarak, aşağıda çalışan ırgatları seyreder ve dudaklarından şu özlem dolu deyiş dökülür:
            

Gesi bağlarını üç ırgat işler
Anamdan mı gelir şu uçan kuşlar
Analar doğurur ele bağışlar 
Atma anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime

Bu arada bir de çocuğu olmuş ama koca ve kaynananın davranışlarında bir değişme olmamıştır. Bu ruh hali içerisinde:

Uğruma atmadık dallar mı kaldı
Başıma gelmedik haller mi kaldı
Beni söylemedik diller mi kaldı
El kadar alnımda türlü türlü yazım var
Evvel bir başımdı şimdi körpe kuzum var

Anasından ayrı, ona duyduğu özlem ve ana şefkatine susamışlık, gelin kızın ağzından, zaman içerisinde değişik söyleyişlerle dile getirilir. Zaman içerisinde özlem çeken, eziyet gören gelin ve kadınlar tarafından değişik söyleyişler de GESİ BAĞLARI’na ilave edilmiştir. 

 

Başka bir varyantta ise:

 

1878 Osmanlı – Rus savaşlarında binlerce Türk askeri şehit düşmüştü. Şehit düşen askerlerin geride kalan eş ve çocuklarına, bir yardım olsun düşüncesiyle, şehit çocuğu alan erkeklerin askere alınmamasına karar verilmişti. Bu bağlamda  aslen Gesili olup da İstanbul’da kiremit ve cam tüccarlığı yapan bir ailenin oğlu, askere gitmesin düşüncesiyle Aziziyeli bir şehit kızı olan 17 yaşındaki bir kızla evlendirilir. Delikanlı ne kına, ne düğün yaptığı kızı nikah sonrası Gesi’ye getirip bir göz eve bırakır ve kendisi İstanbul’a geri döner. Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalar ama, İstanbul’a giden kocadan hiçbir haber yoktur. Bu arada anası da kızını arayıp soramaz. Bu sıkıntılar ve özlemler içerisindeki gelin kendi dertlerini ancak söylediği türkülerde dile getirmeye çalışır:

Gesi bağlarında bir oylum kaya
Düşmüşüm derdine ne diyon bana
Bir yüzük gönderdim yâdigâr sana
Tak tak parmağına dar mı geliyor
Öksüzü alması ar mı geliyor

Gesi Bağları türküsündeki söyleyişe çok benzeyen bu ifadeye bakarak, dert yükü olan bu gelinin, asıl hikâyedeki kişiyle aynı olma durumu söz konusu olabilir mi veya iki ayrı hikâyede dile getirilen söyleyişler bir birinden alınmış veya etkilenmiş olabilir mi düşüncesi akla gelmektedir.  
Radyo ve televizyonlarda söylenen GESİ BAĞLARI türküsü, asıl ezginin dışında söylenmektedir. Kaldı ki, bir özlemi, bir acıyı dile getiren bu deyişler:

“Gesi bağlarından gelsin geçilsin
Kurulsun masalar rakı konyak içilsin
Herkes sevdiğini alsın seçilsin”

gibi, şen şakrak bir havaya büründürülmüştür. Aşağıda vereceğimiz bu türküde italik olarak yazılan kupleler, “Gesi Bağları” türküsüne sonradan (başkaları tarafından) eklenmiş ve gerçek türküye mal edilmiştir.


Gesi bağlarında dolanıyorum
Yitirdim yârimi anam aranıyorum
Bir çift selamına güveniyorum 
Atma anam atma beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime


Gesi bağlarından gelsin geçilsin
Kurulsun masalar rakı konyak içilsin
Herkes sevdiğini alsın seçilsin
Atma anam atma beni dağlar ardına

Kimseler yanmasın anam yansın derdime

 

Gesi bağlarında bir top gülüm var
Hey Allah’tan korkmaz sana bana ölüm var
Ölüm var da şu gençlikte zulüm var
Gel otur yanıma hallerimi söyleyim
Halimden bilmiyor ben o yâri neyleyim

 

Gesi bağlarının gülleri sarı
Ayrıldım anamdan gülmeyim gayri
Alım yeşilimi giymeyim bari
Yas tutsun ellerim kına yakmayım
Kör olsun gözlerim sürme çekmeyim

 

Şu görünen bahçe m’ola bağ m’ola
Şu dağın ardında acep anam var m’ola
Oturup da beni yâd eder m’ola
Atma anam atma beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime

 

Gesi’ye giderken yollar ayrıldı
Bindim arabaya başım çevrildi
Siyah saçım sol yanıma devrildi
Ölüm olmasın da ayrılık olsun
Bize sebep olan içten vurulsun

 

Gesi bağlarını üç ırgat işler
Anamdan mı gelir şu uçan kuşlar
Analar doğurur ele bağışlar
Atma anam atma beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime

 

Şu dereden akan bulanık seller
Derdim içerimde ne bilsin eller
Oturup ağlasam divane derler
Örtün peceleri esmesin yeller
Dertli olduğumu bilmesin eller

 

Gesi bağlarında bülbüller öter
Ateşim yanmadan tütünüm tüter
Bana bir hal oldu ölümden beter
Ölüm olmasın da ayrılık olsun
Bize sebep olan içten vurulsun

 

Gesi bağlarında tokaştım taşa
Gardaş ekmeğini kakarlar başa
Çalıştım didindim emeğim boşa
Meğer taşa biber ekilmez imiş
Kötünün kahrı çekilmez imiş

 

Gesi bağlarında kamber tay olur
Anamı andıkça aklım zay’olur
Ayrılık dediğin birkaç ay olur
Ne deyim ağlayım alın yazısı
Kader böyle imiş onmaz bazısı

 

Halılar dokuyom bağ mı tutayım
Issız gecelerde nasıl yatayım
Kendimi ben ırmağa mı atayım
Gel otur yanıma hallerimi söyleyim
Halimden bilmeyen ben o yâri neyleyim

 

Gesi bağlarında kaynar kumudum
Ben eller içinde yanan mumudum
İpdi Allah sonra sende umudum
Ne deyim ağlayım bu böyle kalmaz
Kulların başına gelmedik olmaz

 

Gesi bağlarında bir tutam nohut
Ana ben ölüyom bir Yâsin okut
Küçük gardaşımı yerime büyüt
Örtün peceleri esmesin yeller
Dertli olduğumu bilmesin eller

 

Ana mendilimi düremiyorum

Yalınız evlere giremiyorum
Anasız babasız duramıyorum
Atma anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime


Çıra yanmayınca ceviz kavlamaz
Ciğer yanmayınca gözler ağlamaz
Ben derdimi desem kimse dinlemez
Ne deyim ağlayım alın yazısı
Kader böyle imiş onmaz bazısı


Sac üstünde fısır fısır bazlama
Küçücükten ciğerlerim közleme
Gelir diye yollarımı gözleme
Ölüm olmasın da ayrılık olsun
Bize sebep olan içten vurulsun


Tıkır tıkır merdivenden inerken
Yazması boynuma dolanıyor öperken
Uyumuşum ak gerdandan emerken
Gel otur yanıma başımın tacı
Ayrılık ateşi ölümden acı


Dağdan yuvarlandı kayalarımız
Gam ile yoğruldu mayalarımız
N’olaydı taş doğuraydı analarımız
Ne deyim ağlayım alın yazısı
Kader böyle imiş onmaz bazısı


Uğruma atmadık dallar mı kaldı
Başıma gelmedik haller mi kaldı
Beni söylemdik diller mi kaldı
El kadar alnımda türlü türlü yazım var
Evvel bir başımdı şimdi körpe kuzum var


Ocağa et vurdum yiyesim geldi
Ciğerim anamı göresim geldi
Açıp mezarını giresim geldi
Ben gülsem oynasam yasak diyorlar
Varını elinden alsak diyorlar

 

Gesi bağlarının yılanı olsam
Dolanı dolanı yanına varsam
Yattığın yastığa başımı koysam
Uyusam uyansam derdime yansam
Örtün peceleri esmesin yeller

Dertli olduğumu bilmesin eller

 

Gesi bağlarında gül ile susam
Tesellisi olmazmış  yârine küsen
Candan kimsem yok ki derdimi desem
El kadar alnımda türlü türlü yazım var
Evvel bir başımdı şimdi körpe kuzum var

Gesi bağlarında kılarım namaz
Kılarım kılarım Hakka yaramaz
Hak’tan geldi bize bu ulu niyaz
Örtün peceleri değmesin yeller
Bu gün efkârlıyım gelmesin eller

 

Gesi bağlarının gülü olayım
Arayı arayı yârim bulayım
Gülü bülbülden başkasına sormayın
Gel otur yanıma hallerimi söyleyim
Halimden bilmiyor ben o yâri neyleyim

 

Mezarımı geniş açın bol olsun
Edirafı mor sümbüllü bağ olsun
Ben ölüyom ahbaplarım sağ olsun
Gel otur yanıma hallerimi söyleyim
Halimden bilmiyor ben o yâri neyleyim

 

Gesi bağlarında kaynar karınca
İçerim kan ağlar akranlarım görünce
İflah olmam ben bu dertten ölünce
Örtün pencereleri değmesin yeller
Dertli olduğumu bilmesin eller

 

Gesi bağlarına indi bir Frenk
Ah çeker ağlarım dayanmaz yürek
Gönderin anamı o bana gerek
Gel otur yanıma çektiğim yeter
Ayrılık acısı ölümden beter

 

Gesi bağlarında geçilmez yastan
Her yanım ıslandı yağmurdan yaştan
Sağ yanım ağrıdı sol yana yaslan
Devşirdim çiçeğimi benim nem kaldı
Gidiyom gurbete anam benim nem kaldı
    
Gene kalaylandı sofranın tası
Silerim gitmez anam gözümün yaşı
Şu benim çektiğim anam soysuzun yası
Atma garip anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime

 

Yüceye kaldırın gelin ölüsü
Elmalar donatın söğüt dolusu
Bana derler kadersizin birisi
Ne deyim ağlayım ah alnımın yazısı
Böyle de olurmuş gelinlerin bazısı

 

Gesi bağlarında ötüşür kuşlar
Kalmadı başıma değmeyen taşlar
Anam bana kıydı ele bağışlar
Atma garip anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime


Gesi bağlarında üç ağaç iğde
Ciğerim tutuşur anam gözlerim yerde
Çarem yok tutuldum amansız derde
Örtün pencereleri değmesin yeller
Dertli olduğumu bilmesin eller

 

Ah çeker ağlarım dinmez yürek acısı
Ne yapsam silinmez şu alnımın yazısı
Böyle m’olur gelinlerin bazısı
Atma garip anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime

 

Gesi bağlarının erimez karı
Ciğerim sızılar ağlarım zarı
Evvel benimdin oldun ellerin yarı
Gel otur yanıma hallerimi söyleyim
Halimden bilmiyor ben o yari neyleyim 

***

 

Kayseri'nin meşhur türkülerinden birisi olan “Ağam İstanbulu mesken mi tuttun” isimli türkünün yürekleri sızlatan bir hikâyesi vardır.

 

Türkiye'nin büyük bir çoğunluğundaki köylerinde olduğu gibi, Talas’ın yukarı köylerinde de geçim sıkıntısı vardır. Toprak verimsiz, iş alanı yoktur. Köyün genç ve orta yaşlıları Talas veya Kayseri'ye iner, bir süre çalışarak bi,riktirdiği para ile evlerinin geçimini sağlamaya çalışırlardı. Üstelik o ailede evlenecek erkek veya kız varsa, kaygı daha da artardı.

 

Fazlayı kırıp, eksiği tamamlayarak, elde avuçta ne varsa, iki arkadaş iki kızla nişanlanırlar. Gel gör ki düğün yapacak maddi güçleri kalmamıştır. Talas veya Kayseri'deki çalışmalarla bu para temin edilemezdi. Karar verdiler ve iki kafadar istanbula çalışmaya gittiler. Orada yemediler içmediler, kazandıkaları paraları biriktirip köylerine döndüler. Düğünleri yapılıp, dünya evine giren iki ardaş kısa bir süre sonra yine geçim sıkıntısı çekmeğe başlarlar. Üstelik şimdi hane halkı bir nüfus daha artmıştır.

 

Karar verir, istanbuldaki eski çalıştığı yere gidecek ve para kazanacaktır. Karısını da götürmek ister. Her ne kadar ısrar ederse de karısını ikna edemez. Zorunlu olarak arkadaşıyla birlikte yola koyulurlar. Arkadaşının dönmesine rağmen aradan aylar, yıllar geçer, ne bir haber ne de kendisi gelir. Karısı perişandır. Köyde de dedi kodular başlamış, gencin orada bir kadınla yaşadığı söylentileri dilden dile dolaşmaya başlamıştır.
Kocasıyla İstanbul’a çalışmaya gitmiş ve köyüne dönmüş olan komşusundan iş yerinin adresini alarak bir mektup yazar:

 

Ağam İstanbul’u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya gelmeye yemin mi ettin

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı 

 

Dağlardan taşlardan ses gelir, kocasından ses soluk yoktur. Bu arada annesini de kaybeden kadın tümden karamsarlığa düşer.

 

Son bir kez daha mektup yazar ve dilinden dökülen şu mısraları karalar:

 

Ağamın giydiği ketenden gömlek
Yok imiş dünyada öksüze gülmek
Bize yakışır mı gurbet beklemek 

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Aradan yedi yıl gibi uzun bir zaman geçmiştir. Üzüntü ve yokluk içerisinde ömür tüketmekte olan kadın bir süre sonra ince hastalık denilen vereme yakalanır. İsteği üzerine komşularının yardımıyla kocasının dikmiş olduğu meyve ağacının altına kadar gider ve oarada şu dörtlüğü söyler ve kısa bir süre sonra da hayata veda eder:

 

Ağam sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveye geldi
Seninle gidenler sılaya döndü

 

Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Bu bahtsız gelinin yedi yıl içerisinde söylediği hasret ve çaresizlik yüklü dörtlüklerden oluşan türkünün tamamı ise şöyle:

 

Ağam İstanbul’u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya gelmeye yemin mi ettin

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

    
Ağamın giydiği ketenden gömlek
Yok imiş dünyada öksüze gülmek
Bize yakışır mı gurbet beklemek 

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

 

Ağam sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveye döndü
Seninle gidenler sılacı oldu

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

 

Ağam sakısını atmış sicime
Feleğin ettiği gitti gücüme
Allah yazmış anaların suçu ne

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

 

Ağam İstanbul’da salkım söğüttü
Şahsını unuttum nasıl yiğitti
Seninle gidenler oğlan büyüttü

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

 

Verdiğin yazmayı bürünmeyim mi
Çıkıp da damlara görünmeyim mi
Ellere bakıp da yerinmeyim mi

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

 

Ağam sen gideli dışa çıkmadım
Mor püsküllü yiğitlere bakmadım
Zülfümü sakladım fese sokmadım

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

 

Verdiğin yazmayı ateşte yaktım
Kül edip ömrümü yoluna baktım
Ya senin tecellin ya benim bahtım

 

Gayrı  dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

 

Varayım gideyim ıssız yurtlara
Derdimi dökeyim yeşil otlara
Anam yok ki her derdime katlana

 

Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Zincidereli Türk asıllı bir Rum olan ve mübadelede Yunanistan’a göçen Stavros Stavridis, 123 adet türkünün yer aldığı ve İstanbul’da 1986 yılında bastırdığı ANADOLU TÜRKÜLERİ adlı kitabında yer verdiği bu türkünün son dörtlüğü şöyledir:

 

Birer birer saydığım da yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveye durdu
Seninle gidenler sılaya döndü
İstanbul yoluna diktim gözümü

 

*** 

 

 

Misket ayağından olan aşağıdaki Bünyan  türküsünün hikâyesi ise şöyle:

 

Bundan yıllar önce, genç ve orta yaşlılar arasında uzun kış gecelerinin en belli başlı oyunlarından birisi de “ceviz oyunu” idi. O yıllarda ceviz ağacı çok ve ürün bereketli idi. Her bir yetişkin ağaçtan 10 – 15 çuval ceviz elde edilirdi.

 

Genç ve orta yaş grubu kişiler her gece belirlenen yerde toplanıp ceviz oynarlardı. Getirdikleri torbalar dolusu cevizler bir gece boyunca el değiştirir, kimisi mutlu, kimisi ise ümidini bir sonraki geceye saklayarak evlerine dönerlerdi.

 

O yıllarda, genç ve güzel bir kızı, yaşca kendisinden küçük ve ceviz oyunu tutkunu bir erkekle nişanlarlar. Bu nişanlılık döneminde erkeğin nişanlısını görmeğe gitmek aklına gelmez. Tüm düşüncesi ceviz oynamaktır. 

 

Bir gün kız, nişanlısına haber göndererek yanına çağırır. Gizlice kızın evine giren delikanlı, ya mahcubiyetinden veya nasıl davranacağını bilmediğinden mahçup mahçup oturur ve yanında getirdiği ceviz torbasından çıkardığı cevizleri bir birine vurarak oynamağa başlar ve kızla istenilen şekilde ilgilenmez. Nişanlısı gittikten sonra kız aşağıdaki türküyle duygularını dile getirir.

 

Ceviz oynamaya gelmiş odama
(Odama da yavrum odama)
Nişanlın da bu mu derler adama
(Adama da yavrum adama)
Dayanamam senin kara sevdana
(Amman)

Aman aman olmuyor
Eş eşini bulmuyor
Kara yağız genç oğlan
Niye gönlün olmuyor

Yöresi : Bünyan

*** 

 

Süpürgesi yoncadan (2)
Gayet beli inceden (2)
Ben seni sakınırım (2)
Yerdeki karıncadan (2)

 

Hanım şaşırdın beni(2)
Derde düşürdün beni(2)
Aşk adamı ağlatır(2)
Dert adamı söyletir(2)

 

Yokuşta yoruldun mu(2)
Sözüme darıldın mı(2)
Sen bana yâr olalı(2)
Boyumca sarıldın mı(2)

 

Süpürgesi saz olur(2)
Gül açılır yaz olur(2)
Ben yârime gül demem(2)
Gülün ömrü az olur(2)

 

*** 


Asmalar da aman kol uzatmış dallere
Hele hele dallere vay
Aslanım hele hele dallere vay
Şimdi rağbet aman güzel ile zengine
Hele hele zengine vay
Aslanım hele hele zengine vay
Sen düşürdün aman beni dilden dillere
Hele hele dillere vay
Aslanım hele hele dillere vay

 

*** 

Talas yollarını seller bürüdü
İpekli mendilimi yeller sürüdü
Leyla’m senin aşkından ömrüm çürüdü

 

Hadi Leyla’m hadi günler doğuyor
Zalim annen dama çıkmış bizi görüyor

 

Talas bahçelerinde gülden geçilmez
Leyla’nın evleri selden geçilmez
Emsalin içinde eşin seçilmez

 

Haydi Leyla’m hadi günler doğuyor
Senin Aşkın ciğerime ateş saçıyor

 

Erciyes'ten Talas'a ırmaklar akar
Damların başında güzeller bakar
Leyla senin gülüşün cihanı yakar

Haydi Leyla’m haydi günler doğuyor
Senin Aşkın ciğerime ateş saçıyor

 

Yöresi: Talas

 

*** 

Talas bağı üzümdür
O yar iki gözümdür
Yâre tesir etmiyor
Yanık yanık sözümdür

 

Vay vay vay imanım
Küp içinde ayranım
Ben o yare hayranım
İçtim cik pekmezinden
Ben o yüzden hayranım

 

Vay vay vay imanım
Pekmez küpü deyince
İçi dolu pirince
Vereceğim bir bardak
O yar bize gelince
 

Yöresi : Talas


*** 

Kar yağar burum burum
Durun ağalar durun
Sevdiğime verin de 
Yedi yerimden vurun

 

Kar yağar kürek ister
Çürük dam direk ister
Ergen oğlan kız büyük
Yatmaya yürek ister

 

Mangalda köz olmasın
Yâr geldi söz olmasın
Yollarına su serpem
Pantolun toz olmasın 

 

Yöresi : Pınarbaşı / Emeğil köyü

 

*** 


Kayseri  mektebine de oldum candarma
Nazlı yârim el sözüne aldanma
Benden başka yâr seversen göverme

 

Gönül kasesini kırdıkdan kelli
Gönül askılarda kaldıktan kelli
Neyleyim dünyanın bol olduğunu
Nazlı yâr ellerin olduktan kelli

 

Nafilesin sevdiğim de konuşmam gayri
Ellerinen olmuşsun barışmam gayri
Yanayım yanayım da derdime yanayım
Kimse fırsat vermedi gülem oynayım

 

*** 

 

(Bozlak)

 

Şeker dağının da hiç eksilmez gırcısı
Yüreğimden çıkmaz ah anam gurbet acısı
Evde ağlar durur neyleyim bir tek bacısı

 

Yol ver de geçeyim Şeker Dağları
Sılada bıraktım gözü ağları

 

Şeker Dağında da avcılar gezer
Beni böyle yaptı ah anam şu zalim kader
Yağlı kurşun yedim bağrımı ezer

 

Yol ver de geçeyim Şeker Dağları
Sılada bıraktım gözü ağları

 

*** 

 

 

(Bozlak)

 

Her ne zaman görsem seni Everek Dağı
Yüreğimde bir incecik sızı var
Ah ile geçirdim ömrümün çağı
Şu alnımda ne bitmedik yazı var
Çoğu gitti şu ömrümün azı var
Anam azı var

 

Yosunlardan ayakları kaydımı
Yavru şahin gibi boyun eğdi mi
Sarı saça mor menevşe değdi mi
Şu alnımda ne bitmedik yazı var
İskarpinde bir incecik tozu var
Aman tozu var

Söyle karlı dağlar gel insaf eyle
Nerdeyse dağlar yavrumu söyle
Vay söyle
İki elim böğrümde merhamet eyle
Çoğu gitti şu ömrümün azı var
Şu alnımda ne bitmedik yazı var
Anam yazı var

 

*** 

Garşı dağda badem durup duruyor
Yaprağı dökülmüş (anam) içi duruyor
Bir güzeli bir çirkine vermişler
Ağlayıp da gözyaşını siliyor

 

Keklik olsam gaya dibi eşerim
Zengin olsam yar ardına düşerim

 

Garşı dağda sıra sıra bademler
Otursun ağlasın (anam) yâri görenler
Ne sen baňa doyduň ne de ben saňa
Yok olsuň gurbeti icat edenler

 

Keklik olsam gaya dibi eşerim
Zengin olsam yar ardına düşerim


***


Ağşam olunca kederim artar
Zalım tahta kurusu ettiğin yeter
Ufacık iğnesi zehirden beter
Usandım elinden tahtakurusu

 

Varamam yatağa canım sıkılır
Ne kadar teklifsiz gelir sokulur
Yukardan aşağıya tek tek dökülür
Yaktıň vücudumu tahtakurusu

 

Sarılmış boynuma hakkını ister
Şaşırdım Allah’ım yolumu göster
Ufacık yavruların koynumda besler
Usandım eliňden tahtakurusu

 

Alacağı var gibi sıkı sarılır
Elimi değersem karnı yarılır
Yatağa geç varsam baňa darılır

Şaşırdım eliňden tahtakurusu

 

Her koğuşta elli altmış kişi var
Her biriyle ayrı ayrı işi var
İnci gibi kırılası dişi var
Usandım eliňden tahtakurusu

 

Vücudumda yara oldu sızılar
Günde bin tane yavru kuzular
Hiç birin tutamaz avcı tazılar
Bulamam çaresini tahtakurusu

Bu da bir böcüktür yuvasız gezer
Deve katarını yastığa dizer
Bunların elinden kim olsa bezer
Bitirdin bizleri tahtakurusu

 

Zehire bulanmış sivri iğnesi
Günde on beş yavru yapar annesi
Gözümü yumunca yürür hepisi
Aldattın bizleri tahtakurusu

 

*** 

(Kına Türküsü)

Duz gabını duzsuz koyan
Anasını gızsız goyan
Böyük evi ıssız goyan
İşte geldim gidiyorum

Gardaş, ekmeğin arttı mı
Babam, ekinin bitti mi
El gızı keyfin yetti mi
İşte geldim gidiyorum

 

Atladım geçtim eşiği
Sufrada buldum gaşığı
Böyük evin yakışığı
İşte geldim gidiyorum

 

Çatması çatal üleşli
Üç ocağı dokuz daşlı
Yedi emmim emirbaşlı
Vermen beni Develi’ye

Yöresi : Pınarbaşı

*** 

Ali Dağı derler de dağların hası
Çekmiş kucağına koca Talas’ı
İndik Asarcığa yedik kirazı

Eşim aman aman bızdık bızdık
Alnına liraları dizdik dizdik
Güzellerle gezdik gezdik
Çirkinlerden bezdik bezdik

Kartallar da yüksek yapar yuvayı
Şimdiki kızlar kendisi bulur kocayı da bızdık

Eşim aman aman bızdık bızdık
Alnına liraları dizdik dizdik
Güzellerle gezdik gezdik
Çirkinlerden bezdik bezdik

 

Yöresi : Talas

 

***

 

Of oooof
Kandilli yazmayı kaldır yüzünden
Vay güzel vay güzel
Alırım dedin de döndün sözünden
Vay güzel vay güzel
Lisanlara geldim senin yüzünden

 

Yekte yavrum yekte
Pastırmalar denkte
Kızlar oynamakta
Ne olursa olur delikanlılıkta

 

Karadır kaşları gözleri üzüm
Vay güzel vay güzel
Bilirim sevdiğim yanıyor özün
Vay güzel vay güzel
Beni seviyorsun ellerde gözün

 

Yekte yavrum yekte
Pastırmalar denkte
Kızlar oynamakta
Ne olursa olur delikanlılıkta

 

***                

Bir bağ tuttum da Eğribucak'tan
Üzümü çabık yitti sarı sıcaktan 
(Yatılmıyor üvezinden sıcaktan)
Tırtır baba bunaltmadı yakacaktan
Ked'efendi dolmuyu gaptı ocaktan     
(Kelleyi de it kaçırdı ocaktan)
Anşâlanı ergap soktu bacaktan

 

Temmuz sıcağında yanan bağcılar
Makarna suyuyunan yunan bağcılar)

 

Çiftönü’nün çeşmesi harıl harıl akıyor
Gıraç bağcılar da pel pel bakıyor
Tenike delinmiş de bekmez akıyor
İrezillik de diz boyuna çıkıyor

 

Temmuz sıcağında yanan bağcılar
Makarna suyuyunan yunan bağcılar

 

Gediğe vardım tenekenin ibiği delindi
Eve vardım avradın dıdığı eğildi
Niye suyu getirmedin diye darıldı

 

Temmuz sıcağında yanan bağcılar
Makarna suyuyunan yunan bağcılar

 

(Akguyunun başında Palta’nın Sāli    
(Mahalle başında Palta’nın Sāli)
Bir eşşe ossuydu olurdu vali           
 (İki eşşe olsaydı olurdu vâli)
Avradının ayânda yarım şak nâli       
 (Avradının ayağında el kadar nâli)
Mesārif torbası da  sırtında bağlı

 

Temmuz sıcağında yanan bağcılar
Makarna suyuyunan yunan bağcılar)

*** 


Bağcının gıtmiri gedikten ürer
Kediyinen avrat sefayı sürer
Uzak bağcılar da eşeği yorar

 

Elinden usandım Seygalan bağı
Sat desen satamam avradın malı

 

Altmış arşın guyuyunan bağın arası
Urganı kesti guyu ağızlığının yarası
Bağcılık dediğin Allah’ın belâsı

 

Elinden usandım Seygalan bağı
Sat desen satamam avradın malı

 

Bilmem nasıl olur yemeğin ehli
Avrat ısmalladı etinen pehli
Siftahsızım boğön yüreğim dağlı

 

Elinden usandım Seygalan bağı
Sat desen satamam avradın malı

 

***

 

Kayseri'nin meşhur türkülerinden birisi de Hunat Mālesi türküsüdür. Bir ağıt olan bu türkünün hikâyesi şöyle:  


Kayseri'nin köklü sülalelerinden M….. diye anılan ailenin gençlerinden birisi, yatsı namazından sonra, Hunat Mahallesindeki kız evinden kına almaya giden kafileye katılarak yola çıkarlar.

 

O dönemde sokaklar dar ve aydınlatma, sadece elde taşınan fenerlerle yapılmaktadır. Kına kafilesi, yolda başka bir kına kafilesi ile karşılaşır. (ki buna “kına kınaya karşı geldi” ifadesi kullanılır. Yolların dar olması nedeniyle birinin diğerine yol vermesi gerekir ki, kafileler bir birine karışmadan geçebilsin. Ama kafiledekilerin hemen hemen hepsi genç ve yol vermeyi kendilerine zül addederler. Bu nedenle kına kınaya karşı gelir ve kavga başlar.)

 

Yol verme konusunda bu iki kınacı kafilesi kavgaya tutuşurlar. Kama ve saldırmaların çekildiği kavgada T….. ailesinden paytoncu Musa, M…..ların delikanlısını bıçaklar. Delikanlı, kendisini vuranın paytoncu Musa olduğunu, kardeşi Hamdi’ye söyleyemeden ölür. Bu olay üzerine söylenen ağıtın sözleri ise:


Hunat Mālesinde yaylayamadım 
(anam yaylayamadım)
Divane gônümü anam eğleyemedim 
(Şu cahil gônümü anam eğleyemedim)
Hamdi gardaşıma söölüyemedim 
(anam söölüyemedim)

 

Ay karanlık bir gecede vurdular beni
Ölmeden gabire anam koydular beni
Vurma zalım vurma vurma gama yarası
Bura meydan yeri değil sokak arası

 

Evimizin önü bir büyük avlu 
Avlunun içinde anam  kır atım bağlı
Yağlı gurşun yedim ciğerim dağlı

Ay karanlık bir gecede vurdular beni
Ölmeden gabire anam koydular beni
Vurma zalım vurma vurma gama yarası
Bura meydan yeri değil sokak arası
    
Meyhaneden çıktım yan basa basa
Ciğerim söküldü gan gusa gusa
Beni vuran zalım paytoncu Musa

 

Ay karanlık bir gecede vurdular beni
Ölmeden gabire anam koydular beni
Vurma zalım vurma vurma gama yarası
Bura meydan yeri değil sokak arası
    
Mezar arasında harman olur mu
Gama yarasına anam derman olur mu
Gamayı vuranda  anam iman olur mu

 

Ay karanlık bir gecede vurdular beni
Ölmeden gabire anam koydular beni
Vurma zalım vurma vurma gama yarası
Bura meydan yeri değil sokak arası


***


Durnamın kanadı ala
Sayamadım indi göle
Yar değil mi başa belâ

 

İn de söyle allı durnam
Kon da söyle telli durnam
Uç da söyle allı durnam
Göç de söyle telli durnam

 

Durnam gelir akışı hoş
Kanadının ucu nakış
Tan yüzüne bir çift öpüş

 

İn de söyle allı durnam
Kon da söyle telli durnam
Uç da söyle allı durnam
Göç de söyle telli durnam

 

Durnam gelir ellerinden
Arabistan çöllerinden
Sokunayım güllerinden

 

İn de söyle allı durnam
Kon da söyle telli durnam
Uç da söyle allı durnam
Göç de söyle telli durnam

 

Yöresi: Pınarbaşı / Emeğil köyü
   

***

Cuvaramın incesi
Göğnümün  eğlencesi
Hem gündüz gel hem gece
İlle bayram gecesi

 

Cuvaramı ince sar 
Almıyor anaklarım
Usul usul sev beni
Ağrıyor yanaklarım

 

Cuvaramın incesi
Bak dumana dumana
Ela gözlü gül yarim
Gel imana imana

 

***

 

Eski libas gibi âşığın gönlü
Söküldükten sonra dikilmez imiş
Güzel sever isen gerdanı benli
Her güzelin kahrı çekilmez imiş

 

Sevdiğim değildin böylece ezel
Aşkımın bağına düşürdün gazel
İbrişimden nazik sanığım güzel
Meğer pulat gibi bükülmez imiş

 

Seyrānî’nin gönlü gamla yaş imiş
Aşk u sevdā cümle derde baş imiş
Ben bağrımı toprak sandım taş imiş
Meğer taşa tohum ekilmez imiş

 

Yöresi : Develi

***

Cırlavuk yolları cızıdan cızı
Elinde dividi koynunda cüzü
Alnıma yazılmış bir ince yazı

 

Yazılan yazılar bozulmaz imiş
Başa gelenler de az olmaz imiş

 

Saat dörtte arkın suyu bulandı
Hayın Ahmet hayın hayın dolandı
Soktukça kamayı beynim bulandı

 

Soktukça kamayı ölme mi sandın
Onbeş sene günü giyme mi sandın

 

Yatsının farzını kılmadım daha
Datsayaklı dayım duymadı daha
Engürü valisi kıymadı bana

 

Soktukça kamayı ölme mi sandın
Onbeş sene günü giyme mi sandın

 

Kuyunun başında mevtam yunuyor
Düşmanlarım kıs kıs olmuş gülüyor
Gülme düşman gülme sıra dönüyor

 

Soktukça kamayı ölme mi sandın
Onbeş sene günü giyme mi sandın

 

Kuyunun başında unum elenir
Kaytan bıyıklarım kana bulanır
Gülme düşman gülme sıra dolanır

 

Soktukça kamayı ölme mi sandın
Onbeş sene günü giyme mi sandın

 

Yöresi : Sarız

***

Nedir ey gaziler benim yandığım
Halden bilmez yâr elinden dertliyim
Bu aşkın ateşi yaktı sinemi
Pervaneyim nar elinden dertliyim

 

Gafletten uyandım gözümü açtım
Aşkın küğlesinde kaynadım piştim
Yavru şahan gibi tuzağa düştüm
Kurtulamam tor elinden dertliyim

 

Binbir niyaz ettin eyledin beni
Bir kıdım ikrara bağladın beni
Gül diye dikene dağladın beni
Kokulatmaz har elinden dertliyim

 

Çıktım şu âlemi seyran etmeğe
İkrar verdim bu ikrarı gütmeğe
İndim bedestene Pazar etmeğe
Şenliği yok şar elinden dertliyim

 

Vîrânî’yem çekem yârin kahrını
Doldur ver içeyim aşkın zehrini
Muhabbete saldık gönül bahrını
Geçti zaman zar elinden dertliyim

 

Yöresi : Sarız

***

 

Sarıkamış Altınbulak
Soğanlıyı nerden bilek
Bizim uşak göycek gezer
Ağca zıbın kara yelek

 

Yüzbaşılar binbaşılar
Tabur taburu karşılar
Bir kar yağar ince ince
Yatan şehitler ışılar

 

Gözünü sevdiğim Eşe
Tekerim dayandı taşa
Seferberliği durdur
Elin öpem Enver Paşa

 

Yöresi : Pınarbaşı

***

Kaleden iniş m’olur
Ham demir gümüş m’olur
Akşamdan söz verip de
Sabaha dönüş m’olur

 

Oğlan boynuma dolan

 

Kalenin ardı tandır
Yandır Allah’ım yandır
Yârim küsmüş gidiyor
Döndür Allah’ım döndür

 

Oğlan boynuma dolan

 

Çini tabakta bal var
Oğlan anama yalvar
Eğer anam vermezse
El aç Allah’a yalvar

Oğlan boynuma dolan 

***

 

Küçük yaşta aldım sazı elime
Dertli dertli vurdum sazın teline
Uyma dedim uydun eller sözüne

 

Cihan da bilir benim sana yandığım
Ellerin köyünde garip kaldığım

 

Suya gider su testisi doldurur
Eve gelir gül benzini soldurur
İflah etmez bu dert beni öldürür

 

Cihan da bilir benim sana yandığım
Ellerin köyünde garip kaldığım

 

Suya gider su testisi elinde
Allar giymiş etekleri belinde
Benim yârim cümle âlem dilinde

 

Cihan da bilir benim sana yandığım
Ellerin köyünde garip kaldığım

 

***

 

Salın da gel meydan kız görsün
Serpil de gel düşmanlar ölsün

 

Hopla da gel gel yanıma
Vallah kıyarım canıma
Serpil de gel gel yanıma
Vallah kıyarım canıma

 

Kınalı parmaklar da ne güzel eller
Sarmaya yakışır o ince beller

 

Hopla da gel gel yanıma
Vallah kıyarım canıma
Serpil de gel gel yanıma
Vallah kıyarım canıma

 

***

Neyleyim neyleyim ben böyle yâri
Ne ağlayabildim ne gülebildim
Gurbet ellerinde ah çeke çeke
Ne huyuma göre yâr  bulabildim

 

Yanarım yanarım boşa yanarım
Verseler sevdiğimi güler oynarım

 

Elimi atmadık daller mi kaldı
Başıma gelmedik haller mi kaldı
Gerek aleyhime gerek lehime
Bana söylenmedik diller mi kaldı

 

Yanarım yanarım boşa yanarım
Verseler sevdiğimi güler oynarım

 

***

 

Oy mendil oyalı da mendil
Kaldır kolların indir
Hep sözlerin yalandır
Gel de beni inandır

 

Mendilim allanıyor
Allanıp dallanıyor
Yenile bir yâr sevdim
Sevdikçe ballanıyor

 

Mendili serdim taşa
Vurgunum kara kaşa
Bugün ben yâri gördüm
Sevdiğim sen çok yaşa

 

Mendilim allanıyor
Allanıp dallanıyor
Yenile bir yâr sevdim
Sevdikçe ballanıyor

 

Mendilim iki yoldur
Biri sağ biri soldur
İki kaşın arası
Cennete giden yoldur

 

Mendilim allanıyor
Allanıp dallanıyor
Yenile bir yâr sevdim
Sevdikçe ballanıyor

 

***

Deli gönül yine âh ü zâr oldu
Dostumun gülleri sarardı soldu
Hayat çeşmemize hasiret doldu
Sen de benim gibi gez Leyla Leyla

 

Yârin dudağından ballar süzülür
Gören âşıkların bağrı ezilir
Leylâ defterine Mecnûn yazılır
Sen de benim gibi yaz Leyla Leyla

 

Mecnun oldum gezdim Leylâ dağında
Bülbül oldum öttüm dostun bağında
Arzumanım kaldı gül dudağında
Engür badesini süz Leyla Leyla

 

Haretî’yem gezdim gurbet ellerde
Aşkın ateşiyle aştım bellerde
Sevda deryasında ıssız çöllerde
Yetiş imdadıma tez Leylâ Leyla

 

***

 

Ayrılık hasreti kâr etti cana
Seher yeli sevdiğimden bir haber
Selamım tebliğ et kutb- ı cihana
Seher yeli sultanımdan bir haber

 

Bülbül gibi bağlanmışım karaler
Ayrılık derdine nedir çareler
Merhem kabul etmez dilde yareler
Seher yeli sevdiğimden bir haber

 

Sıtkı’yam kalmışım ıssız çöllerde
Böyle dert bulunmaz gayrı kullarda
Dilim intizarda gözüm yollarda
Seher yeli sevdiğimden bir haber

 

***

 

Odaları sündürme
Yâr beni süründürme
Veremlere uğrattın
Verem ile öldürme

 

Edalı yâr
Ben de seni sevdim modalı yâr
Çalmadan oynayan yâr

 

Karanfil için için
Yanıyom senin için
Hep dostlar düşman olmuş
Seni sevdiğim için

 

Edalı yâr
Ben de seni sevdim modalı yâr
Çalmadan oynayan yâr

 

Kayadan bir kuş uçtu
Mendilim suya düştü
Mendilimi alırken
Göynüm bir kıza düştü

 

Edalı yâr
Ben de seni sevdim modalı yâr
Çalmadan oynayan yâr

 

Yöresi : Çiftlik Köyü

***


Al alma gızıl alma (aman aman nazlı da yâr)
Dallara düzül alma (bööönaaşam bize gel)
Yâr garşımdan gelince (aman aman nazlı da yâr)
Avcumda ezil alma (bööönaaşam bize gel)

 

Al almanın dördünü (aman aman nazlı da yâr)
Sev yiğdin merdini (bööönaaşam bize gel)
Seversen de güzel sev (aman aman nazlı da yâr)
Çekme kötü derdini (bööönaaşam bize gel)

 

Al alma dört değil mi(aman aman nazlı da yâr)
Her sözün mert değil mi(bööönaaşam bize gel)
Yâr üstüne yâr sevmiş(aman aman nazlı da yâr)
O bana dert değil mi (bööönaaşam bize gel)

Yöresi : Tomarza

***

KAYSERİ VE YÖRESİNDE AĞITLAR


Yörede, ölümler ve acılar üzerine ağıtlar yakma geleneği yaygındır. Özellikle Afşarlar arasında ağıt yakma çok görülür.

Örnekler: Kocası askerde ölen bir gelinin ağzından

İlk akşamdan yüklediler göçümü
Bilen bilmeyene desin suçumu
Babamın evine geldiğim gece
Ben ağlarım, yavrum çeker içini

 

Haki pantol giyince dar demedin mi
Talime çıkınca zor demedin mi
Azrail gelip de canın alırken
Sılada nazlı yarim var demedin mi

 

Ağ odana gara daban (halı) yatırdım
Saya saya ben günleri yitirdim
Eller teskeresin alıp gelirken
Ben yarimin künyesini getirdim

bottom of page